bloggerlar ile röportajlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bloggerlar ile röportajlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Stil Direktörü İle Röportaj Yaptım! :)

     
     Blog Dünyasının en samimi,en içten,en eski,en dobra dobra Kadın Blogger'i çok sevdiğim Stil Direktörü ile çok keyifli ve kendi kadar yürekli bir blog röportajı yaptım:) Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu Stil Direktörü ve çok keyifli röportajımız..
     Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin ve konuğum olduğun için teşekkür ederim.Blog yazmaya ne zaman başladın,hangi rüzgar seni buralara getirdi,iyiki de getirmiş ve seni tanımışız:)
   Stil Direktörü Kimdir?
     Kolejde seçmeli bilgisayar okurken; pc atraksiyonları bir hayli hoşuma gitti. Zaten bebek vsden cok erkek oyuncakları, muhabbetleri hoşuma giderdi, bizim jenerasyondan (78 kuşağı) Commodare 64'u olan kaç bayan tanıyorsunuz ? ,)) Yoksa bile artık tanıyorsunuz Stil Direktörü Eda Demirel Suner...
     2005 yılı sonunda yahoo gruplar açılmaya basladı, ben de onlardan birinin sahibi yahoo grup tabiriyle moderatörüydüm. Sonrasında yıllar geçti, sörf popülerizmi arttı ve insan beğendiklerini folder folder saklamak yerine free server arar oldu, en azından ben o dönem aradım. Akabinde flickr vs türevi sitelerde dosya bazlı sevdiğimiz doneleri paralı ve bedava depolama alanları türedi, derken derken bloglar açıldı vs... ki TR'de bildiginiz gibi en eski bloggerlardan biriyim sene 2006.... 
Teşekkürler Biri .))
    Daha fazlası için bakınız hakkımda sayfam... http://www.stildirektoru.com/2009/04/hakkmda.html

Hayata nasıl bir pencereden bakıyor Stil Direktörü,sosyal projelerde yer almayı sevdiğini Hayvan Barınakları'na bağış yapıp sana dekontu yollayanlara blog header resmi yapmış olduğunu gördüğümde anladım,düşündüğün yapmayı gerçekleştirmek istediğin projelerin neler?
     Valla sosyal proje vs bizim ülkede yaş. Hangi taşı kaldırsan amacı başka çıkıyor, düşünsene hayvan barınaklarına yardım olsun diye ben 5-6 saatimi verip bir blogger teması yapıyordum sonra ne oldu? Ona bile popülerizm mantığıyla bakan full kompleks insanlar türedi ki, blogger teması yapıp para alanlar varken... Kısaca tema blogunu benden başka kimse şu an göremiyor kapatmadım ama tema yaparsam açarım.
     Kısacası benim hayata bakışım şu sekilde, 2000  yılından beri her sene 2 çocuk okutuyorum bunu da bilen bilir, blogda yazmadım mesela hatta okulumuza tuvalet projesinde de Siren Ertan vs bir sürü ünlü gönüllüyle beraber aktiviteler yapıldı ama bunları da bloga konu etmedim neden çünkü bizim ülkede iyi niyet çerçevesiyle ne yapsan hinler atlar ,) ki bu sebepten blogu da yoruma kapadım ,) hoş adsıza açıktı blogum, iki kuruş beyniyle bana laf soktugunu sanan adsız nickle yorum yapan ama blogger olduklarını hatta kim olduklarını  bildiğim bloggerlar bile vardı .) Zaten bana gerek kalmadan, sağolsunlar takipçilerim yazdığım yazılar dışında yorumları bile takibe aldıklarından onlara hak ettikleri cevapları benden önce veriyorlardı ,)) İşim ve hayattan keyif almak dışında blogmuş vs..miş zerre umurumda değil ,) Çünkü muhteşem bir hayatım var, seninde bildiğin gibi yılda en az 5-6 defa yurt dışındayım. Blog bu yüzden sadece hobim, bildiğiniz gibi ben reklam da almam, bir banner varsa Hakkımda sayfamda yazdığım gibi, bilin ki işin içinde ben de varımdır! Bence bunlar ucuz işler, gir işe saksıyı çalıştır paranı al. Ha benim hayatım reklam geçimim buna bağlı diyorsan ne diyeyim Allah yolunu açık etsin ama ıslah da etsin ,) Samimiyetten öte.... Bana demeyin ki ihtiyacım var bunlar bahane blogger  bloggerdir ,) İki eşantiyon için eller havaya yapan, sabahın körü bilmem ne oteline bedava girebilip çay içmek için lansmana koşan insanlar benim yaşamım dışında ,) Kısacası ben blogunu popülerizm adina basamak olarak görenlere acıyorum desem daha doğru olur. 

Markalar tarafından çok sevilen birisin,bunun yanısıra dobrasın yazılarındada,twitterındada her ne düşünürsen ve markalarla ilgilide yazıyorsun.Markaların senden korktuğunu yada çekindiklerini düşünüyor musun?En sevdiğin marka hangisi?
     Marka takıntım yok o an ne beğenirsem alırım, blogumda 3 sene önce, Atlet Pazar'dan kolye Tiffany'den başlıklı yazım oldugunu da bilirsiniz. 
Yazını okudum ve okuyucalarımız içinde ekliyorum:) http://www.stildirektoru.com/2009/05/dantelli-atlet-pazardan-kolye.html

Blog Dünyasında sevdiğin ve sevmediğin bloglar var mı?
     Var elbette olmaz mı, ama isim vermem sevdiklerime tavrım bellidir ki anlarsınız, sevmediklerim de zaten yukarıda topluca bahsettiğim tarzda insanlar.

Yeni blog yazmaya başlayan blog yazarlarına önerilerin neler,yıllardır blog dünyasında olmanın vermiş olduğu ve edindiğin tecrübelerle ne söylemek istersin?Blog Dünyası nereye doğru gidiyor ve okuyucularıma söylemek istediğin mesajların var mı?
     Kimseyi takmasınlar kendileri olsunlar, görsellere önem versinler. Fotoğrafa resim demesinler, dergi gibi kopyala yapıştır çalıntı içerik üretmesinler, kaynaksız yazı yazmasınlar. Bazı moda bloggerlarının çaldığı gibi, aylık çıkan dergileri toplayıp, modaya dair röportajların belli cümlelerini çalıp çırpıp kendi yazılarıymış gibi bloglarına indira gandi yapmasınlar sonra böyle rezil olmasınlar ,) 
     İçerik üretecek kapasitesi olan blog açsın yoksa okunurluluk beklemesin. Açık ve net yazıyorum, oje aldım diye bloguna yazı girmek içerik üretmek değildir! Azıcık emek sonra yemek... ,)) Sadece bir konuda yazı yazmasınlar azıcık kişiliklerini katarak, kendileri olsunlar. İnanın o zaman okunmanın ötesinde, saygı duyulur, senin bana sorduğun gibi firmalar ve kişiler tarafindan da çekinilen kişi olursunuz ,) Kısaca diyeceğim şu ki; kimseye müdananız olmasın! İş iyiyse, sunum, hizmet, karşı tarafa verilmeye çalışan mesajın samimiyeti gerçekse Türk halkı aptal değil alır! Kim iyi kalpli, kim pompalamasyon anlarlar ,) 
     Evet sevgili Biri, sen sordun ben yine Edi tadında dan dan anlattım. Şu an sana bu satırları Amsterdam dönüşü yazıyorum bu yüzden Türkçe harfler yok, tapaj hataları varsa da, imla vs sen bloga eklerken istersen editlersin malum ipadle yazınca tek uğraşamadım. Ki normalde mim vs yazmam, röportaj da vermem bu da benden sana, en net, en harbi blogger röportajı olsun ,) 
     Sevgi ve neşeyle kalın .) 
Stil Direktörü'nün Eda Demirel Suner'in bloglarına buralardan ulaşabilirsiniz.
http://www.stildirektoru.com
http://www.stilpazari.com


1 Mayıs 2012 Salı

Dayatmalarda Kayboluş ile Röportaj Yaptım :)

Bugün 1 Mayıs İşçi bayramı bildiğiniz gibi,bayramları pek sevmem ama  1 Mayıs'ı seviyorum,zamanında oldukça haksızlıklara uğramış bir çalışan olarak.1 Mayıs'ın işçiler,çalışanlar,emekçiler için  doğum günü gibi kabul edilmiş olmasına istinaden benimde bugünün anlam ve ehemmiyetine uygun bir konuğum var bugün sağolsun Dayatmalarda Kayboluş beni kırmadı ve Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu oldu.Dayatılan; herşeye karşı oldukça ilgi çekici sosyal yazılarını okuduğum ve çok beğendiğim,severek takip ettiğim blog arkadaşım ve onunla uzunca bir röportaj yaptık.(Dayatmalarda Kayboluş'u bilenler bilir uzun yazılarını önceden uyarayım :) )
Öncelikle röportaj teklifi kabul ettiğin ve yaz köşesi röportajlarımın bu haftaki konuğu olduğun için teşekkür ederim.
Sevgili Biricit, benim sana teşekkür ederim beni röportaj yapmaya layık gördüğün için.
(Ben ünlü mü oluyom şimdik diye heyecanlandım ve neredeyse nefesimi yutacağım... yaaa üstüm başım berbat.. saçlarımı da yaptırmadım.. keşke bir süslenseydim.. gören olur mu acaba? Hani teknoloji gelişti ya gizli saklı bir kamera yok di mi bu röportajda..?)
(yok canım kamera yok:)) 
Dayatmalarda Kayboluş'un yazarı Dayatılanlarda Yaşayan kimdir,blog açmaya nasıl karar verdi?Blog dünyasına adım atmanda neler etkili oldu?
Dayatılanlarda Yaşayan.. bir çocuk, bir genç kız, bir kadın, bir anne, bir kadın, bir arkadaş, bir abla, bir kardeş, bir çalışan, bir çalıştıran, bazen baş kaldıran, bazen baş eğen, bazen umutlu, bazen umutsuz, bazen hüzünlü, bazen neşeli, bazen cesur, bazen korkak, bazen iyi, bazen kötü, bazen becerikli, bazen beceriksiz, bazen akıllı, bazen aptal, bazen aç, bazen tok... kısacası sadece yaşam denilen yolda düşe kalka yürümeye çalışan herkes gibi sıradan bir birey..
Yaşamın içerisinde yürümeye çalışırken gördükleri ve yaşadıklarını sorguladığında gördü ki her şey göreceli ve değişken.. Bunu farketmeye başlayınca bu göreceli ve değişken kavramlar yüzünden insanların birbirlerine eziyet etmelerinin anlamsızlığını kavradı. Don Kişot gibi yel değirmenlerine savaş açmaya karar verdi.. sessiz bir savaş.. yalınbir savaş.. tek silahı kendi direnme gücü olan bir savaş.. insanları sadece yalın bir insan olarak görebilmek için savaş.. aslında sadece kendisi ile girdiği bir savaş..
Blog açmaya çok ani olarak karar verdim.. bir gece oturup da blogları okurken karar verdim..
Yazmayı seviyorum, neden bir blog yazmayı denemiyorum diye düşündüm.. Yarım saat kadar sonra blog vardı ve ilk yazımı yazmaya başladım..
Gerçek kimliğimi gizledim. Çünkü;
Yaşam bana, önyargılar nedeniyle bir çok gerçeği duymayı ve görmeyi red ettiğimizi öğretti.. Yaşamım boyu önyargıları kırmaya çalıştım.
Belki de sanal aleme girmeyi bu yüzden istedim, henüz tam bilmiyorum...
Tuşların ardındakini bilmediğimiz sürece, sadece tuşların kelimelere döktüklerini görüyoruz ve onları yargılayabiliyoruz. Çirkin, güzel, sıska, şişman, uzun, kısa, zengin, fakir, manikürlü, nasırlı, farklı, sıradan, vesaire.... olan her şey sadece kelimeler oluyor.. O kelimelerden etkileniyoruz. Yazarın kimliği veya görüntüsü veya simgeledikleri örtmüyor kelimeleri.. Ben kelimelerimin gücünü, kelimelerimin sesini duyurmak istedim.. Önyargıları kırmanın bir başka versiyonunu denedim diyelim..
İlk yazında da belirttiğin gibi, bir doğumla basladın blog dünyasına adım attın, peki blog dünyasını sevdin mi?Kendini nerede görüyorsun?
Blog dünyasını sevdiğim için yazmaya devam ediyorum ve her geçen gün daha bir seviyorum.. Blog olgusunda, en çok özgürlük hoşuma gidiyor. İstediğim an, istediğim konuda istediğim formatta yazabilmek özgürlüğü..
Blog dünyasında ben daha çaylağın çaylağı konumundayım. Henüz bir yer edinmiş olarak düşünmüyorum kendimi. Daha uzun bir süreye ve öğrenerek gelişmeye ihtiyacım var. Eğer süreç içerisinde, olması gerektiği gibi, fikirlerimi, yazılarımı, stilimi ve kendimi geliştirirken, monotonlaşmaz ve güncel kalmayı becerebilirsem bir yer edinmem olası olabilir. O zaman bile kesin değil çünkü benim kendime göre doğru yaptığımı düşündüklerim başkalarına göre yanlış olabilir ve ben başardığımı düşünürken bir bakmışız Dayatilan ölmüş.. 
Ama bugün için blog dünyasının kapısındayım.. daha içeri girmiş bile değilim.. henüz umutlarımı yitirmedim o yüzden Dayatilan yaşamaya devam ediyor..
Bana göre ne çok yazmak, ne uzun yıllar blogun açık kalması, ne çok tıklanma , ne de kısa sürede ünlü olmak blog dünyasında yer edinmiş olmak demek.
Eğer insanlar için,
benim kelamlarımı okumak bir alışkanlık haline gelmiş ise,eğer bir arkadaşına bir konu anlatırken benim sayfamdan bir örnek vermek ilk aklına gelen olmaya başlamışsa,
benim sayfalarımı okuduğu zaman üzerinde düşünüyor, kafasına takılıyorsa bazı kelimelerim, yorum yaparken karşı tezler veya farklı versiyonlarda tezler üretmeye başlamışsa...
beni daha fazla düşünmek zorunda bırakıyorsa..
genelde kadın gözü kullandığım konularda, farklı kadın kişilikleri ve farklı erkek bakışları getirmeye başlamışlarsa..
kelimelerimin ve düşüncelerimin gelişmesine yol açıyorlarsa...
ve süreç içerisinde,
özellikle okuyucularımın tavsiyeleri ile gelen okuyucu sayım artıyorsa...
Hani bir kitap evine girip özellikle bir yazarın kitabını arayıp almak ve okuduktan sonra arkadaşlarımıza okuman gerek çok güzel dediğimiz gibi..
işte o zaman ben blog dünyasında gerçek bir yer tutmak yoluna girmişim diye düşünürüm...
Bu benim düşüncem, benim bakış açım, benim hayalim, benim ulaşmayı arzu ettiğim hedefim.. çünkü ben kelimelerimi, severek okuduğum yazarlar kadar olamasa da zevkle okunacak kadar geliştirmek istiyorum..
Başkaları elbette farklı düşünecektir, farklı hedefleri, farklı hayalleri olacaktır.. Dolayısı ile onların blog dünyasında yer edinme tasvirleri de, kendilerini gördükleri yerleri de farklı olacaktır.
Sosyal konularda yazmanın nedeni nedir?Sonucta bir kadınsın belki moda hakkında yada makyaj-kozmetikle ilgilide bir blogun olabilirdi?Neden sosyal konuları seçtin?(tüketim çılgınlığına karsıyız buradan sosyal mesacımıda vereyimde)
Sosyal mesajına bayıldım.. kesinlikle arkanda yürümeye hazırım...
Aslında ne yazayım nasıl yazayım hangi konuda yazayım diye düşünmedim.. benim kendimi bildim bileli sorgulama huyum vardır.. 'neden, nasıl, niçin, farklı olabilir mi..?' sorularının cevaplarını bulmak benim en sevdiğim bulmaca oyunumudur.. Kendi başıma hiçbir alet edavata ihtiyaç duymadan kafatasımın içindeki gri hücrelerim ve sinir sistemim sayesinde oynadığım bir oyun..
Yaşamın kendisini olduğu gibi kabullenmenin oyunu.. yargılamadan kabullenme oyunu.. Benim için yaşamın kendisi herşeyin cevabı .. geri kalan her şey onun sadece bir küçük parçası.. ben yazarken de yaşamın parçaları üzerine yazıyorum.. yeri gelir modaya değinirim yeri gelir ojeden bahsedebilirim.. yeri gelir savaşa karşı direniş yazarım..yeri gelir geleneklere baş kaldırırım.. yeri gelir gelenekleri överim... belki bir gün kafayı yerim... onu da yazarım.. İçimden geleni yazmayı seviyorum.. etkilendiklerimi yazmayı seviyorum.. kendimi tek bir konu başlığı ile de sınırlamak istemedim.. sonuç da bu oldu galiba..
Sizlerden 'sosyal içerikli' tanımlamasını duydukça şaşırdım bile.. Şikayetçi miyim.. değilim.. demek ki bebeğimin kişiliği buymuş..zaten hiçbir zaman bir anne çocuğunu kendi kafasına göre formatlayamıyor. anne çocuğunu ne kadar çimdiklese de, nasihat etse de çocuk ille de kendi kişiliğini buluyor büyüdükçe.. ben de çocuğumu her şekliyle seviyorum.. Bakalım daha büyüdükçe kişiliği daha nasıl gelişecek.. hani vatana millete hayırsız olmasın da... gerisi kabulüm..
Birazda blog dedikodusu ve geyiği yapalım:) Mim yazılarını sevmiyor musun,bloglar arasında birbirimizi mimleyip o konu hakkında yazdığımız sevimli mimciklerimizi:)Ayrıca bi sorum daha olacak,aslında çok esprili ve esprileri kaldırabilen birisi olduğunu biliyorum blogtan tanıdığım kadarıyla,blog dünyasında sevmediğin hoşlanmadığın bloglar var mı,yada asırı derecede sevdiğin ve örnek aldığın bloglar?Yazılarını nasıl bir ortamda hazırlıyorsun?
Dedikodu baldan tatlıymış derler.. ehh ben de tatlıları severim hani.. hiç dayanamam..
Mim yazılarını sevmek veya sevmemek diye bir sorunum yok.. sana takılmayı seviyorum..
Aslında yazarken de okurken de eğlendiğim oluyor... İstemesem kim zorla yazdırabilir ki..
Mim aktivitesi, bloggerlar arasında, insan doğasının gereği bir sosyal ilişki kurma amacı taşıyor diye düşünüyorum.
Ben sadece Mimleme aynı çevre içerisinde kalmasın istiyorum. Aynı Mim aynı isme birakaç kişiden birden gelebiliyor.. sonra da geri gidebiliyor.. sanki belli bir gurubun içerinde dönüp duruyor. yeni halkalar eklesek belki de hiç tanımadığımız yeni bloglar keşfedeceğiz.
Mim aktiviteleri sayesinde blogların dayanışma gücünü artırabilmek çok olası. . genişleyelim büyüyelim ve büyütelim istiyorum.. daha çok insan yazsın.. daha çok insan okusun.. daha çok insan geleceğin dünyasına girsin istiyorum.. Mim konusunda başka söyleyebileceğim bir şey şu anda aklıma gelmiyor..
Blog dünyasından sevmediğim bloglar ve sevdiğim bloglar diye isim vermeyeyim ama şöyle söyleyeyim.
Sevmediğim bloglar ; copy-paste tabir ettiğimiz işler yapanlar. Bu bana kolaycılık olarak geliyor.. Amaçları blog yazmak değil de sosyal bir ortamın parçası olmakmış gibi geliyor.. Bu tip aktiviteler için farklı bir çok alternatif var kullanabilecekleri. Onları kullansalar belki daha verimli olacak kendileri için.
Etkilenmek, örnek almak olayı çok başka..Bunu copy-paste gurubu ile asla bir araya koymam, koyamam da.. Bu kategoridekilerin çok güzel işler yaptıkları hatta bazıları için 'boynuz kulağı birkaç defa geçti' demek olası..
Özgün olan ve kendisini sürekli geliştiren dinamik bloglara bayılıyorum..
Ojeden de , Modadan da, bir filmden de, bir sevgliden de, bir kitaptan da, bir sokaktaki taştan da, bir yemekten de, bir tutam tuzdan da bahsetseler sosyal bir işlevleri var ve özgün bir biçimde dünyayı güzelleştiriyorlar..
Çok sayıda örnekleri var ve ben onları okumaktan çok mutlu oluyorum..
Tadında olan şakalara bayılırım, hayatı asık yüzle yaşamak çok zor diye düşünüyorum.. insan kendisiyle dalga geçebilmeli.. hayata nanik diyebilmeli diye düşünüyorum.. Kişiliğe hakarete varmadıkça, küfürsel özellikle taşımadıkça her tür şakaya, müzipliklere kapım hep açıktır ve yapmayı da severim.. Ama karşımdakinin alınmadığından, üzülmediğinden emin olmam gerek.. Kimi insan hassas olabiliyor, alınganlık gösterebiliyor..
Blog yazmaya yeni başlayan blog yazarı arkadaslarımıza önerilerin var mı?Bu arada sen benden eski bir bloggersın 19 Kasımda başlamıssın blog hayatına,ben 24 Kasımda basladım:) Ve son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersin?
Bundan böyle blog ablanım demek ki... büyük olduğuma göre saygı isterim.. öyle habersiz çat kapı mimleyemezsin demektir bu....:) (şaka şaka.. alınma bea)
Bak işte, blog dünyasının başarılı örneklerinden birisi, senin Yasemin Kokulu Blog'un. Özgün olmak, insanlara değer vermek ve tek tek her bir okuyucunla ilgilenmek, içten bir samimiyet ve pozitif duruş sergilemek gibi özelliklerinle hızla popüler oldun.. Hiçbir yüz mimiklerinin yansıtılamadığı tuşlar gibi soğuk nevalelerden bile sımsıcak insan halin i yansıtabiliyorsun ve çok seviliyorsun.. Bunu koruduğun sürece inan sen blog dünyasında çok iyi bir yer edineceksin.
Yeni başlayan arkadaşlara da bunu tavsiye ederim.. Özgün olsunlar, yazdıkları konusunda bir fikirleri olsun, samimi olsunlar ve okuyucuya değer versinler.. ve bol bol okusunlar.. gerisi kendiliğinden gelir.. sabır işidir bu iş.. nasıl popüler olunur kısmını ise sen anlatmalısın .. tecrübe sende..
Son olarak ne söylemek isterim...? Niye son sözüm olsun..? Anladıııım... bu röportaj için son söz.ümü istiyorsun...! (Bazen böyle algılama problemi olabiliyor işte )...
Kendimizi ve birbirimizi, eksileriyle artılarıyla sevmeye ve değer vermeye emek verelim.. Önyargılarımızı kırmaya emek verelim.. Yaşam çok kısa ve çok güzel onu daha fazla çirkinleştirmeyelim. İster blog yazabilelim ister yazamayalım... farketmez... ama insanlığımız yaşamı farklı kılar..
Ve, en önemlisi... unutmayın , Biricit'i tanımak demek bir ayrıcalıktır..
Kendisine tekrar teşekkür ediyorum bana bu fırsatı verdiği için.
Sizlere de şu ana kadar okumak için harcadığınız zaman ve gösterdiğiniz sabır için teşekkür ederim...
Ben sana çok teşekkür ederim Dayatmalarda Kayboluş.Seninle röportaj yapmak benim için onurdur.Hep sevgiyle kal çok keyifli oldu benim için bu röportaj.Dayatmalarda Kayboluş'un bloguna buradan http://dayatmalardakaybolus.blogspot.com/ ulaşabilirsiniz arkadaşlar çok güzel yazıları var beni benden alıp götürüyor..Ayrıca röportajımızın sonunda kendisi çok hoş bir jest yaptı bana bir hikayesini gönderdi,teşekkür ederim.Yayınlamak benim için şereftir.Bir başka Yaz Köşesi Röportajlarında görüşmek üzere..
Esmer Çocuk  

Köşede bekleyen kardeşlik..

Esmer yüzünde yıldızlar gibi parlayan iri kara gözleriyle mutlulukla baktı. Küçük kıza bir şey olacak, yetişemeyecek diye çok korkmuştu. Küçük kız da korkmuştu.. Düşerken dizlerini çarpmıştı biraz acıyordu.. Üstü başı da çamur olmuştu.. O yüzden ağlayıp duruyordu.

Esmer çocuk, yanıdaki torbadan bir paket kağıt mendil çıkarttı çabucak açtı.. Kızın ellerine ve üstüne bulaşan çamurları olabildiğince temizledi. Küçük kızın ağlaması da durmuş onu izliyordu.

Canı biraz acıyordu. Teşekkür etti çocuğa. Okula gidiyordu. Yağmur yağdığı için çamurlanmıştı yollar. Caddeyi geçerken acele etmişti araba gelecek diye ve ayağı kayıp düşmüştü. Arabanın yaklaştığını görmüş, ama sırtındaki okul çantasının ağırlığını ayarlayamadığından kalkerken yine düşmüştü. Gözlerini kapatmıştı arabayı görmemek için. Sonra bu Esmer çocuk onu kucaklayarak kaldırıp kurtarmıştı.

Esmer çocuk evine götürmeyi teklif etti. Küçük kız kabul etti. Esmer çocuk kızın üstündeki paltosunu düzeltti, başlığını güzelce taktı, sonra kendi torbasını aldı. 'hadi bakalım tut elimi gidelim' dedi. Küçük kız sordu 'senin palton nerede? Ben beklerim git al, üşürsün' Esmer çocuk paltosunun olmadığını ama üşümediğini söyledi. Küçük kız elini uzattı. Esmer çocuk elini sıkıca tuttu, bir daha düşmesin diye.

Sımsıkı tutan elin sahibine duyduğu güvenle yol boyu bıcır bıcır konuşmuştu küçük kız. Esmer çocuk elinde tuttuğu bu küçük elin sahibinin korunmaya olan ihtiyacı karşısında kendisini çok güçlü büyük bir adam gibi hissetmişti. Oysa henüz oniki yaşındaydı. Yolda küçük kıza bir gofret aldı kağıt mendillerin satışından kazandığı paranın bir kısmı ile. Gofretin paketini özenle açmış eline tutturmuştu.

Küçük kızın evi yakındı. Birinci sınıfa gidiyordu. Bir tane bebek kardeşi vardı. En çok babasının yılbaşında hediye ettiği bebek eviyle oynamayı seviyordu.. Okula gitmeyi de çok seviyordu.. orada bir sürü arkadaşları vardı.. 'Sen kaçıncı sınıftasın?' diye sorduğunda Esmer çocuk cevap vermedi. Küçük kız onun suskunluğunu umursamadan devam etti anlatmaya, aklına ne geliyorsa..

Küçük kızın evinin kapısına gelmişlerdi. Esmer çocuk, küçük kızın işaret ettiği zile bastı. Apartmanın kapısı açıldı. Küçük kızın içeri girmesini bekledi. Arkasından el salladı. Sonra herzaman beklediği, küçük kızın düşüşünü gördüğü köşesine doğru gitti..

Küçük kız her okula gidişinde ve dönüşünde Esmer çocuğun köşesine bakıyordu. Orada olduğunu gördüğü zaman yanına gidiyordu. Esmer çocuk parası olduğu zamanlar ona bir simit veya gofret alıyordu ve yolda elini tutup götürüyordu gideceği yerin kapısına kadar..

Esmer çocuk yapayalnız hayatında küçük kız kardeşi olarak kabullenmişti küçük kızı. Ailesi yoktu. Sokaklarda yaşıyordu. İlk defa kendisini yanlız hissetmiyordu.

O gün, küçük kıza sevdiği gofretten almıştı yine. Küçük kız okuldan çıkınca yanına geldi. Esmer çocuk gofreti verdi. Küçük kız her zaman olduğu gibi sevinçle aldı. Okulda olanları anlatırken evine doğru yürüdüler.. Yine elele tutuşmuşlardı sımsıkı..

Marketten çıkan kadın, kızının elinden tutan tinerci kılıklı çocuğu görünce elindeki torbaları yere fırlatıp can havliyle 'kızımı kaçırıyorlar' diye bağırarak deliler gibi koşmaya başladı.

Adamın teki yakınındaki Esmer çocuğu yakaladı, anne yetişip kızını kucağa aldı.. Diğer adamlar

Esmer çocuğu tartaklamaya başladı... Ne küçük kızın 'yapmayın o benim ağbim' diye haykıran çığlıklarını duyan vardı ne de Esmer çocuğun 'ben bir şey yapmadım ' demeye çalışan sesini..

Polis Esmer çocuğu serbest bıraktı. Anne kızını okula bir daha yanlız göndermedi.

Annesinin elini tutarak giden küçük kız Esmer çocuğun durduğu o köşeye bakmakatan hiç vaz geçmedi belki bir gün ağbisi geri gelir diye..

Biricit derki kardeşlik hep devam etsin,hem gerçek hayatta hemde blog dünyasında,kimse kimseyi kırmasın,yanlış anlamasın,üzmesin,etiketlemeler yapmayalım insanlar üzerinde,bir kalp kırıldığı zaman asla eskisi gibi olmaz..
resimler dayatmalarda kayboluş bloguna aittir.(ahhhh sağ tık engeli ahhh paintle akraba yaptın beni)
hikayenin tüm hakları dayatmalardakaybolus.blogspot'a aittir.

28 Mart 2012 Çarşamba

Böğürtlenli Kuul'umsu Kadın ile Röportaj Yaptım


Moda blogları,makyaj ve bakım blogları,kişisel bloglar,haber blogları,hamile blogu,diyet blogu,yemek blogu,hobi blogu gibi bi sürü çeşidinin bulunduğu bir blog dünyasının içindeyiz.Düşündüm ve merak ettiğimiz bloggerlarla röportaj yapmaya karar verdim.
Kuulumsu kadına röportaj yapalım mı dedim ve olanlar oldu:))
Aaaaaa yapabilirsin haha :)
Roportaj fikrinde aklina gelmem ne buyuk onur efenim! Sevindirik oldum :) dedi.
:)) nasıl yapalım soru hazırlayalım ozmn kendıme bı kose yapcam her hafta bı bloggerı konuk edıcem senden baslıcam ılk sen? :D dedim
kosemın adı ne olsun dedim
Mailde yapalim tatlim dedi
köşemin adı ne olsun ? :D dedim
nası sorular hazırlıyım ozmn aksama yapalım mı?dedim
Bu kose roportaj kosesi olsun :) sorular senin istedigin sorular olsun, ama yarin quizim var bu aksam ona calisirim yarin aksam yapalim mi?dedi
Ya da tatlim sorulari hazirlayinca mail at ben cevaplayip sana gondereyim. Carsamba sabahtan da cevaplayabilirim, carsamba yayinlarsin?dedi
Hahahaha :))) deli yaaa :) kendimi unlu gibi hissettim yaz bunlari bak parantez iclerinde oyle yapiyolar ya dergilerde guzel olur :))dedi
Hani blogumun eski tipinde bi kiz fotosu vardi ya onu yollayabilirim. Ya da bakiyim ben baska da :) sen hangini koyardin onu da soyle ama dedi
ben sana maıl atarım soruları :) havalı ünlü kuulumsu,nede olsa puccanın hemserısı :) basarılar sınavında canım dedim
Haha :) tamam tatlim ben de cevaplarla foto gonderirim, foto bulamazsam da sen blogdan alirsin ama bulurum heralde :) ay cok eglenceli! :)dedi
tasarım oldu tip, :)) sımdıkıde guzel ıkısınıde koyalım:) sözlüğe basladım yaa kavram karmasındayım bacım sende gel sozluğe ck komık dedim veeee dedim-dedi karmaşıklığı sonucu bu röportaj ortaya çıktı..Ve Yaz Köşesi Röportajlarımın ilk konuğu ile röportajım..

Merhaba Kuul'umsu Kadın blogumun bu haftaki ve ilk YAZ KÖŞESİnin röportaj konuğu olarak hosgeldın.Blog dünyasına ne zaman adım attın?Hangi düşünce ile :) buralara düştün bacım dicem ama olmayacak:)Hangi amac için yazıosun,kimdir kuulumsu kadın?
Merhaba Biricit! Pek hoş buldum ben . Seni de hoş buldum, fikrini de, ilk roportajını bana teklif etmeni de. Böğürtlenlerim size efenim J
·         Haha! Soorma. Yağmurlu bi’eylül günüydü  Biricit. Sene 2011 daha. “Benim Hep Küçük Hayallerim Oldu” diyip yazmaya başlamışım. Bilirsin Kuul’umsunun Hayal Dünyasından hep sevgiler yolluyorum size, bu da öyle bi’yazıymış işte.
 Aslında tivitırda beni takip eden bi’arkadaşımın “kızım tivitlerine bayılıyorum, blog yazsana sen” demesiyle geldim buralara. Yani blog yazma fikri hiç yoktu bende. Yazdım, yazdıkça rahatladım. Küçük notlar tutmayı, yazmayı, saklamayı çok severim ben. Blog tam bana göreydi o yüzden. Hem yazdım, hem okudum. Tek takipçim kendimdim.  4 takipçim olduğunda “kızıııım 4 takipçim olmuş!” diye şaşkın bi mutluluk yaşamıştım mesela. Şimdi büyüdüm de roportaj veriyorum sen düşün J 
Kuul’umsu Kadın,evet.  Çünkü her ilişkime kuul  başlayıp kul tamamladığımı fark ettim o dönemde. Sonra kaybettiğimi. Bakma öyle kuul göründüğüme, sevdim mi kuulluktan çıkıp kulluğa geçiş yapıyorum ben. Bazen  kuulluğumu bozmamak için kendimi yırtıyorum. Bazen hakkaten kuulum. Bazen de kulum. Anlıycağın tam bir kuul’umsuyum! Eski sevgilimin yeni sevgilisinden, yeni sevgilimin eski sevgilisinden nefret ettiğimi söylemiş miydim? Peki böğürtlene bayıldığımı? Neyse..  Aslında Kuul’umsu Kadın henüz 24 yaşında, hala çiçeği burnunda denilebilebilicek bi’gıda mühendisi. Şimdi Yüksek Gıda Mühendisi olmak için uğraşıyo. Seminerler, tezler, ödevler..  Aynı zaman da çalışıyo. Aynı zamanda kpss kursuna gidip, şansını devlet kapısında da aramayı düşünüyo. Aynı zamanda spora gidiyo. Aynı zamanda annesine evde -sadece mutfakta- yardım ediyo. Ev işi denildi mi kendini elektrik süpürgesiyle çekip, süpürgenin torbasından çıkmayası geliyo. İçine bazen koala kaçıyo, hani şu süper tembel hayvan var ya, o. Bazen de öküz kaçıyo. Yiyo yiyo sonra duruyo bi’daha yiyo. Bazen alıp başını gidesi geliyo ama babası izin vermiyo. Bazen kafası bozuk olunca sürekli gittiği bi’yer olsun, arayanlarda oraya gelip “seni burada bulucağımı biliyodum” desinler istiyo, ama bu sadece dizilerde oluyo. Ayrıca hayatındaki insanların gizemini çözmeye çalışmaktan kariyeri “casusluk” yönünde ilerliycek sanırım. Uzattım çok. Evet. Tamam.
O değil de benim hiç “Bugun benim 1. Ayım anne!” “Bugün benim 6. ayım anne!”  postum olmadı Biricit! Büyüyünce “Bugün Benim  1. Yılım Anne!” postu olucam.

Oooo çok hamarat çok çalışkan bi blogger var karşımızda,umarım nice nice yıllarını görürüz,peki kimliğini neden saklıyorsun,gün geçtikçe hayran kitlen artıyor, bu merak uyandırıcı yazılarının sırrı nedir?
         Şimdi şöyle ki tatlım, ben en başından beri  her şeyimi yazıyorum buraya. İçimdeki Dışımda Kuul’umsuyum yani. Ve blog yazdığımı en yakınım olan bi’kaç kişi dışında kimse bilmez. Böyle daha rahat yazıyorum ben. Burda farklı bi’dünyadayım diyebilirim. Kimseye anlatmadığım şeyleri burada size anlattığım zamanlar oluyo. Sonra yorumlarınızla rahatladığım, fikir aldığım, mutluluğumu, üzüntümü paylaştığım.  Ben yazdıkça yazılarımın bi’tarzı oluştu sonra. Yani artık beni okuyan biri, bi’yazı görse rahatlıkla “bu kuul’umsunun yazısı” diyebilir. Komikli yazıyorum biraz. Kendime has Kuul’umsu bişeyler oluştu ve herkes buna alıştı artık. Mesela herkes en büyük hayalimin Küçük Kuul’umsu yapıp markete sigara almaya yollamak olduğunu bilir. J Eğleniyorum yazarken ve beni okuyanların da eğlendiğini görüyorum. Böğürtlen böğürtlen geçinip gidiyoruz işte. Hem Kuul’umsu Kadın gerçek benle aynı. Sadece fotoğrafı değişik. O da benim Kuul’umsuluğum olsun artık diy mi?

 Böğürtlenli Kuul’umsu hayatta kendini nerede görüyor,nelerden ilham alır?Belirli günlerle ilgili yazıların var,nereden geliyor aklına?:) Ve tabiiki küçük kuul’umsu J
       Kendimi Eiffel’de görüyorum tatlım. Oraya gitmişim mesela. Orda evlenme teklifi almışım falan. Aayy! Günde bi’milyon mekik çekerek Adriana Lima gibi olmuşum mesela. Sonraa, Adam Levine’ı dinlemeye gitmişim bi’gün. “Adaaaaaam evlen benimle!” denilebilir mi ki onun orda da? Neyse.. Mesela Akademik Kariyer yapmışım ben, Yrd.Dç.Dr.Kuul’umsu Kadın. Ya da dur Prof.Dr.Kuul’umsu Kadın olmuşum. Uuu. Küçük Kuul’umsulu günler olmuş sonra mesela. Bana sigara almaya gitmeye başlamış falan. Denize karşı bi’evde yaşıyorum mesela. Sallanan sandalyem, gramafonum , 45’lik plaklarımın arasındayım mesela. Bazen bi’çatı katındayım mesela; yağmur var bi’de kitaplarım. Bazen Böğürtlen Bahçesinin tam ortasındayım mesela.. Kendimi buralarda görüyorum yani Biricitim. Aman tamam, mesela diyorum canııım mesaladan yani.
Yaşadıklarımdan, gördüklerimden ve hayallerimden ilham alıyorum ben. Sonra bazen bi’şarkıdan, bazen bi’fotoğraftan, bazen havadan..
Kuul’umsu Kadın Belirli Günler ve Haftaları bir klasik, evet. J Geçen yaz haftasonu tatilinden dönmüştüm. Sabah uyandığımda her yerim ağrıyodu. Uykusuzdum da. Hiç unutmuyorum günlerden de pazartesi. Öyle de lanet bi’gün. Neyse, o sabah demiştim ki;  bugun 12 Temmuz  “Dünya Her Yerim Et Kırığı Oldu Çok Ağrıyo ve Uykumu Hiç Alamadım Günü”  kutlu olsun!  -Yazar burada 12 Temmuz diye desteksiz sallamıştır- O zamandan bu zamana Kuul’umsu Kadın Belirli Günler ve Haftalarını içeriğiyle birlikte yazıp kutluyorum, kutlatıyoum. “Dünyayı S*ktir Etme Günü” ve “Adam Levine’a Aşık Oldum Günü” en popüler günlerimdendir efenim. J


Birazda özel hayatınla ilgili soracağım izninle:) Erkek arkadaşın var mı?Erkekler hakkında ne düşünüyorsun?
      Öhöm. Erkekler hakkında çok güzel düşünüyorum Biricit J  Hatta öyle güzel düşünüyorum ki; 13 Mart’ı Kuul’umsu Kadın Belirli Günler ve Haftalarında Erkekler Günü Olarak ilan ettim. Aslında orda var tüm düşündüklerim. Sonra “Bir Familya Olarak; Erkek Orospusu” postumda bu familyadan olan erkeklerden de çok güzel bahsettim. –Yazar burada bu yazıların linklerinin verilmesini rica ediyor- Kuul’umsunun Hayal Dünyasındaki erkeği arıyorum ben aslında. “Böğürtlen Reçeli sendin aşkım” diycem O’na. Biliyo musun sanki öyle biri var. Hem artık kuulluktan çıkıp kul olmak da yok, artık kuulumsuluk var. Yaşasın Kuulumsuculuk!  Yapıcam olucak! Adımı Kuul’umsu Ağaoğlu koydum.



Beğendiğin,en iyi diyebileceğin blogcular kimler?Örnek aldığın blogcular var mı?
         Burda okuduğum herkes o kadar farklı ki. Ve o kadar güzel ki.. İnan herkesten farklı keyif alıyorum okurken. “Getir bi’duble içicem” dedirtenler de var, beni Kuul’umsu Sayarı yapanlar da, kahkaha attıranlar da, düşündürenler de, sinir edenler de. Farklı pencereler buluyorum hayata bakmak için. Ve çok güzel insanlarla tanışıyorum. İyi ki buradayım, iyi ki buradasınız!

 Blog yazmak isteyen yeni blogger arkadaslara ne önerirsin?Son olarak neler söylemek istersin okuyucularına sosyal mesacın?:)
    Yazsınlar. İçlerinden gelen her şeyi yazsınlar. Yazdıkça kendini buluyo insan çünkü. En büyük rahatlama biçimi hem de. Yollamasan bile yazdığın mesajlar yok mu? Yazıp sildiğin? Taslaklara kaydettiğin? İşte öyle yazsınlar. Blogspot kendi kaydediyo zaten. J -yazar burada kendini bloggerda yıllanmış gibi hissediyor-
Selam! Bir yaşam biçimi olarak; blog yazıp, bir hobi olarak; mim cevaplayan Kuul’umsu Kadın ben. Bugün  28 Mart “Dünya Biricit İlk Ropörtajını Kuul’umsuyla Yaptı, İkisi de Çok Heycanlandı Günü”. Kutlu olsun!
Son olarak Biricit okurlarına sesleniyorum burdan; bi’ Biricit olmasam da, yine de oynar mısınız benimle?  Böğürtlenlerim de var hem de. J
Oldu o zaman, teşekkürler!
Böğürtlenli Kuul'umsu bugünün yazısını bekliyorum çok güzel bi gün bulmuşsun,çok teşekkür ederim konuğum olduğun için.
Her hafta değil ama 15 günde bir yada ayda bir YAZ KÖŞESİ röportajlarıma devam edeceğim,önerileriniz için bana mailimden veya twitterimdan ulaşabilirsiniz.
Biricit bir başka röportajda görüşmek üzere dedi,böğürtlenliye sevgilerini gönderdi ve kahve yapmaya gitti
resimler kuumlu kadının blogundan alıntıdır