erkekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erkekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ekim 2016 Pazartesi

Gidiyorum Ben.. Hatta Gittim Hayatınızdan..


Annem; kadın ve erkek milleti ile yaşadıklarımı anlamlandıramıyor. Hoş bende anlamlandıramıyorum. Onun zamanında böyle değilmiş ilişkiler. Birini sevdiysen onunla evlenirmişsin mesela, birini arkadaş olarak sevdiysen ömür boyu dostun olurmuş o kişi. Kadınlar birbirlerine kıskançlıkla yaklaşmazlarmış. Erkekler kullanmak için yaklaşmazlarmış. Gerçek sevgi varmış o zamanlar, samimiyet. Şimdi hiç birisi yok. Ne kadınların kadınlarla ilişkilerinde, ne kadınların erkeklerle ilişkilerinde. Herkes birbirini kullanmaya bakıyor. Boş vaktini değerlendirmeye bakıyor. Halbuki gerçek bir sevgi olsa bu insanlarla aramızda; onlara değer verip onlara özel vakitler ayırıp, gerçek duygularımızla onlarla birlikte olmamız gerekmez mi? Neden herkes kendine bir rol biçmiş, ben böyle olmalıyım diyor neden o kendi kendine biçtiği rolünü oynamak için yırtınıyor? Neden samimi değilsiniz?(yazar burada çığlıklarla bağırıyor) Neden insanları kullanıyorsunuz? Kullanamayınca da yalanlarınızı uyduruyorsunuz?! Ben yanlış bir zamana doğmuşum ne samimi dostlara sahibim(birkaçı hariç) ne de gerçek bir aşka. Belki de çoğu hata bende, belki de değil aslında tamamen bende. Vazgeçemiyorum, bana değer verildiğini düşünüyorum bazen, sonra bir bakıyorum ki aslında o değer değil, sadece karşımdaki kişinin yanımda olmasını istediğim için oluşan kendi içimde hissettiğim, onu mutlu edince onun yanında olunca sevileceğimi sandığım saçma bir düşünceyi değerli olmak sanmışım. Anneme göre insanlar çok değişmişler, bazen dediklerime inanmıyor bile yok artık o da mı diyor. 

Benim kalbime göre samimi olan insanların yanında huzurluyum, o zaman bütün samimiyetsiz insanlardan uzak durmalıyım kadın ya da erkek. Ve vaktimi çalan ve benim kötü hissetmemi sağlayan ve aradığımda ulaşamadığım ve  derdimi paylaşamadığım ve beni sevmeyen ama seviyormuş taklidi yapan ve arkamdan çevirdikleri işleri asla anlayamadığım ve birini bulup diğerini unutanlardan ve hep aldatanlardan ve benim hayatıma bana ya bana kalbime ruhuma hiç bir şey katamayan, ama hayatlarına çok şey kattığım, bensizliği yaşamaları gereken tüm insanlardan uzak durmalıyım, hem de çok uzak. Çünkü ben gerçek duygularımla hareket ediyorum sonunda üzülen ben oluyorum, çünkü ben sizin zamanınızda değil annemlerin zamanında yaşıyorum.. 

Gidiyorum ben samimi insanların olduğu yerlere...





16 Şubat 2015 Pazartesi

Bir Melek: Özgecan..


Tüm sakinliğimi koruyarak yazmaya çalışacağım bu yazımda çünkü oldukça canım sıkkın gördüğüm haberlere, paylaşımlara.. Gerçekten çok üzgünüm çevremdeki herkes kadar. Nasıl bunları yaşar bir toplum olduk? Gencecik bir genç kız, genç bir hanım Özgecan daha yirmi yaşındaydı. Öyle bir ölümü, öyle bir şeyi, tacizi, tecavüzü, vahşeti hiç hak etmiyordu. Bir melek oldu şimdi..  Onun da hayalleri vardı,çok güzel bir işi olacaktı, bir gün evlenecekti 'anne' olacaktı.. Bazen kelimeler kıfayetsiz kalır ya aynen öyle bir durumdayım.  Burası bir kadın blogu ben bu blogu ilk açtığımda aşk ve ilişkiler üzerine yazılarımı yayınlıyordum. Genelde esprili, eğlenceli yazılarım okuyucularımla buluşuyordu. Bu yazım pek eğlenceli değil baştan uyarmak isterim.. Ben yaşadıklarımı paylaşırken; okuyucularımın dersler çıkarmasını veya kendi yaşadıklarını paylaşmalarını, aynı şeyleri yaşıyor muyuz diye yorumlarını okumayı seviyordum. Bir kaç gündür öğrendiğim şeyler aslında çevremdekilerle ne kadarda aynı şeyleri yaşadığımı bir kez daha gösterdi bana. 

Hepimiz korkuyoruz kadın olarak, yolda dolaşırken, akşam bir yerden dönerken. Hatta gündüz bile başımıza bir şey gelebilir. Her an tacizlerle baş başayız. Bir cinayete kurban gitmemek için korkuyoruz; eski sevgili, eski eş.. vs.. Ya da hiç tanımadığınız birisi sırf kadın olduğunuz için(tahrik olup) size tecavüz edebilir, taciz edebilir. Minibüslerde, otobüslerde az mı taciz yaşadık veya yolda giderken pis pis bakışların az mı muhatabı olduk, laf atmaların, elle tacizlerin. Durduk yere üzerinizde normal kıyafetler varken bile. 

Pazardayken alışveriş yaparken mesela düşünün orda meyve sebze seciyorsunuz, arkanızda insan diyemeyeceğim bir yaratık sizi elle taciz edip kacıp gidiyor! Ben üniversitedeyken ikinci öğretim okuyordum okulumda Laleli'deydi, pasajın içinden gidiliyordu, öğrenci olduğum o kadar belliydi ki elimde bir sürü kitapla gidiyordum, esnafın laf atmalarını da hiç unutamıyorum mesela.. Akşam 11 bucuk gibi eve dönüşlerim, korku ile hızlı hızlı yürümem, annem kapıyı açınca içimin ferahlaması.. 7den 70e bütün kadınların bu zamana kadar başına böyle olaylar mutlaka başına gelmiş maalesef ki. Çoğu yere yanımıza bir erkek tanıdığımızı alıp gitmişizdir. Korktuğumuz için çünkü, o saatte başımıza bir şey gelmemesi için. Mesela şunu da hiç unutmuyorum o zaman üniversitede okuduğumda part-time Akmerkez'de bir mağazada hafta sonu calısırken eve geç saatte gelemediğimde, cünkü bizim eve otobüs o saatte olmadığı için Cevizlibağ'da inip, aktarma yapacağım diye durakta otobüs beklerken saat yine 11.bucuk-12 civarında yanıp sönen far ısıklarıyla kornaları ile arabalarını durdurup bana işaret eden insan görünümlü ama tahminimce yaratık olan erkekler geldi aklıma, annem taksiyle zamanında durağa gelmeseydi beni almaya ne yapacağımı bilmiyordum.. 17 yaşındaydım o zaman, unutmayın bir kadın o saatte evine dönmeye calısıyordur, o saatte baska bir sey aramıyordur, o zaman her gördüğünüz kadını bu aranıyordur baska sey istiyordur diye taciz etmeyin, rahatsız etmeyin!

Telefonlarla, cep telefonlarıyla taciz eden kim olduğunu bilmediğimiz ama tanıdığımız sapıklar, ilişkilerde sürekli karşısındaki kadını cinsel açıdan kullanmaya çalışan erkeklerin de bundan bir farkı yok. Bir yerde okumuştum; erkekler bir gün içinde bilmem kaç defa; sürekli cinselliği düşünüyorlarmış, biz kadınlar ise sürekli bunu düşünmüyoruz. Karşınızdaki kadını 'kadın' gibi değil 'insan' gibi görün. Cinsel olarak görmeyin, yetiştirilmemiz farklı evet biz eğitildik, artık sıra sizde siz eğitilin, bakış açınızı değiştirin, hayvanlardan farklısınız 'düşünün, beyniniz var!' Sürekli eliniz cinsel organınızda, yürümeyin! Aklınız cinsel organınızla yer değişmiş sanki, cinsel organınızla düşünüyorsunuz çünkü!? Her önünüze gelene laf atıp, taciz etmeyin, ne diyim bilemedim ki, düşünce sisteminizi değiştirmeniz kadını sadece 'cinsel obje' imiş gibi görmemeniz gerekiyor. Çünkü biz insanız.. Kendi annenizi, kız kardeşinizi, eşinizi bizim yerimize koysanız belki empati yapsanız böyle ahlaksızlıklar aklınıza gelmeyecek..

Erkeklerin kadınları 'insan' olarak görmedikleri, cezalar ağırlaştırılmadığı sürece de cinayetler, tacizler, tecavüzler sona ermeyecek maalesef. Özgecan'ın yürekleri yanan ailesine sabırlar diliyorum, katillerinin ise en ağır cezaları almalarını diliyorum.. 


1 Ocak 2014 Çarşamba

diyemezsin de dersin işte.. ahh bu ilişkiler..


Sana bağlandım deli gibi diyemezsin de; ben bağlanmak üzereyim sana o yüzden bitsin dersin..
Seni çok özledim diyemezsin de; biliyorum dersin..
Seni seviyorum diyemezsin de; seni görmek istemiyorum dersin..
Seni kıskanıyorum diyemezsin de; tamam haklısın dersin..
Beni üzüyorsun diyemezsin de; peki dersin..
Geniş değilim diyemezsin de; olabilir dersin..
Gizlilikten, gizemden hoşlanmam diyemezsin de; doğru söylüyorsun dersin..
Beni aldattığından şüpheleniyorum diyemezsin de; telefonunu bir daha kapama dersin..
Bana değer vermiyorsun diyemezsin de; benim için çok değerlisin dersin..
Romantik değilsin diyemezsin de; ben zaten hiç romantik değilim dersin..
Senden kaçamıyorum diyemezsin de; gidiyorum artık hayatından dersin..
Senin yüzünü görünce, sesini duyunca dayanamıyorum diyemezsin de; yüzünü bile görmek istemiyorum dersin..
Senin yanında olmak istiyorum, beni bırakma diyemezsin de; sen ancak onlara layıksın.. dersin..

Ben seni aldatıyorum ya da ona da bir şeyler hissediyorum diyemezsin de; sadece arkadasız mecburen dersin..
Ben aslında bir ilişki istemiyorum diyemezsin de; seni istiyorum dersin..
Ben aslında seni istemiyorum diyemezsin de; buluştuğumuz da şunu da yapalım bunu da yapalım dersin..
Aşık olamam sevemem ben kimseyi diyemezsin de; sevilmeye ihtiyacım var benim dersin..
Ne istediğimi ben bile bilmiyorum diyemezsin de; trip yapma, huzur ver bana dersin..
Ben sana değer vermiyorum diyemezsin de; karışma bana, ben böyleyim mecbur muyum? dersin..

Neden bunları dersin? Diyeceklerini desen keşke daha güzel olmaz mı? Herşeyi dürüstçe söylesen, karsındakini de üzmemiş olmaz mısın? Boş yere umutlanmaz o zaman ya da pişman olmaz bazı şeylere. Bazen anlatacağımız şey farklı, söylediklerimiz ise çok farklı oluyor, diyemiyoruz gerçekleri..Yanlış ilişkilerde genelde bir taraf gerçekten sever, diğer taraf ise; sevmeyen taraftır. İşte bu yüzden de bu ilişkiler belli bir yere kadar ilerleseler bile bir yerden sonra ilerleyemez ve biter. Biten bütün ilişkiler gerçekten de yanlış ilişkilerdir, çünkü bir taraf ilişkisi için bir şeyler yaparken diğer taraf hiç bir şey için çabalamaz. Umursamaz, önemsemez karşısındaki insanı. Karşı taraftan beklediğiniz ilgiyi, değeri, sevgiyi ve emeği görmediğinizde ise ilişkide çatırdamalar başlar, tartışmalar, kavgalar ve beklenen son: ayrılık.. İlişkiyi sadece bir taraf mı yürütecek, iki kişinin emeği olması gerekmez mi? Bazen tatlı sürprizler(bir çikolata,bir ufak hediye, bir parfüm, kalpli notlar), yeri geldiğinde yapılan güzel iltifatlar, bazen güzel bir bakış, bazen gereken yerde gelen kocaman bir özür dilemek, ona çiçekler almak mesela, daha da sayılabilir belki de bir ilişkiyi canlı tutmak için bir sürü şey yapabilirsiniz. Ama sürekli kendiniz bir şeyler yaptıkça -tamam bir insanı mutlu etmeye çalışmakta harika bir duygu- karşı taraftan hiç bir şey görmediğinizde 'ne işim var benim bu ilişkide, ne yapıyorum ben böyle?' demez misiniz?

Mutsuz olduğu bir şeye kim devam eder? Hele ki saygısızca davranıslar varsa, küçücük istekler yapılmıyorsa bile.. Hep karşındaki insandan saygı bekleyip, kendisi hiç karşısındakini önemsemeyen insanlarla karşılarsanız ve genelde yanlış ilişkilerde bu oluyor, ayrılmaktan başka çareniz kalmaz.. Çünkü insanlar kendilerini değerli hissetmek ister, hayatında olan kişinin ona saygı duymasını onu sevmesini, herseyden üstün tutmasını ister, hareketleri ile değer verdiğini göstermesini ister. Kendinizi değersiz, işe yaramayan bir şeymiş gibi gördüğünüz bir ilişkide kim yer almak ister? Hersey karsılıklı değildir, bir insanı mutlu etmek bu kural arkadaslıkta geçerli.. Sevgi de, aşkta hersey karsılıklı olmalı yoksa üzülürsünüz..hem de çok..

Biricit net insanlarla; net kadınlarla ve net erkeklerle karşılaşıp mutlu olmanızı diliyor..

25 Aralık 2013 Çarşamba

Erkekler Filmi Yorumum


Dün aksam en yakın arkadasımla yıl sonu bulusmamızı yaptık, artık seneye gorusuruz :)), birbirimize aldığımız yeni yıl hediyelerimizi verdik her sene yaparız bunu çünkü:) Hediyelerimizi verdik, yemeğimizi yedik, kahvelerimizi içtik ve benim çok gitmek istediğim 'Erkekler' filmine gittik, biletleri önceden aldığım için yer bulma sorunumuz olmadı zira çok kalabalıktı sinema. Gerçekten iyi bir gişe rekoru yapacağa benziyor bu film, hiç bos koltuk yoktu.

Yönetmen : Faruk Aksoy
Oyuncular : Ali Poyrazoğlu ,  Fikret Kuşkan ,  Güneş Emir ,  Asuman Dabak ,  Elit Çam
Senaryo : Faruk Aksoy ,  Yılmaz Okumuş ,  Hilal Çelenk
Yapımcı : Faruk Aksoy

Genel izleyici kitlesi; erkeklerdi:) Erkekler de demek ki kendilerini çok merak ediyorlar en az kadınlar kadar, bu filme gelmişler diye düşündüm. Çok çok komik, ahh yerlere yattık gülmekten diyebileceğim bir film değil yani çok gülmek istiyorsanız izlenecek bir film değil, daha çok düşünceler, erkeklerin hal ve hareketleri, davranışları üzerine yapılmış ve kesinlikle gerçeklik payının büyük olduğunu düşündüğüm, bazı yerlerde gerçekten iyi esprilerin olduğu güzel bir filmdi. Beni hayal kırıklığına uğratmadı zaten umduklarımı buldum filmde. Ailenizle izlenecek bir film değil, +18lik bir konusu var ama karı-koca eşlerinizle, sevgililerinizle rahatca izleyebileceğiniz güzellikte bir film. 



Bir erkeğin doğumundan 70 yaşına kadar yaşadıkları, sürekli erkek olarak övülmesi, erkekliğinin hep üstün tutulması, hep erkeklerin güçlü olmaları ya da güç savaşları içinde olmaları, kadınların ise nerede güçlü erkekler varsa onları seçmeleri gibi toplumsal gercekliklerin dile getirildiği, erkeklerin aldatmaları ve aldattıktan sonra pişmanlık yaşamaları ellerindeki güzelliklerin kıymetlerini bilememeleri yaptıkları yanlışlıkların nedenine kadar inen, kadın-erkek, aşk ve ilişkiler üzerine yapılmış ve oyuncuların kendilerinden çok şey kattıklarını düşündüğüm güzel bir filmdi. Erkekler izlemeli diye düşünüyorum daha çok onlar izlemeliler, skor peşinde koşan erkekler mesela onlar hele en çokta onlar izlesinler bence :))
Aslında erkeklerinde duygularının olduğunu anlatıyor bu film ama bu duygular ne hikmetse hep bir seyleri kaybettikten sonra ortaya çıkıyor, halbuki hiç yalanlar, aldatılmalar olmasa, kadınlara hak ettikleri değeri her zaman verebilseler acaba o zaman daha doğru olmaz mı? Hormonlar nereye kadar gerçek aşk olmayınca?? 'Aşkın gıdası güvendir- Balzac' bu güzel cümlede filmden aklımda kalanlardan.. Erkekler yaradılıştan mı böyleler yoksa sonradan mı böyle oluyorlar sorusunu merak edenlerin kesinlikle izlemeleri gereken, yer yer güldüren ve usta oyuncuların performanslarıyla daha da güzelleşmiş bulduğum, güldürürken aslında daha çok düşündüren bir film..:)


Biricit derki; macera peşinde koşmadan önce elindekileri düşün sonra iş işten geçmiş olabilir, üzülürsün, pişman olursun..:)

16 Kasım 2013 Cumartesi

Evlilikte Seni Düşünmüyordu Zaten


Nedir bu erkeklerde ki evlilikten korkma durumu?Evlenince öleceklerini falan mı düşünüyorlar, cellatları idam falan mı edecek bu evlilikten korkan erkekleri? Her evlilikten bahseden kadını, evlenme meraklısı mı sanıyorlar acaba? Ya da benim alnımda bu evlenmeyi düşünüyor mu yazıyor? Her kadın tabii ki evlenmeyi düşünür, ilişkisi sonu mutlu sonla bitsin ister, evlenmeyi ister istemez düşünür. Kim sonu olmayan bir ilişkiye devam eder ki? Ama bunun garantisi olmadığını herkes bilir. İllaki evleneceksiniz diye de bir şey yoktur. Evlenmeyi düşünmeyen erkeklere evlilikle ilgili şaka bile yapamayacaksın sanırım çok ciddiye alınıyoruz. Evliliğin E'sinden bahsedince; evlenmeyi düşünmeyen erkeklerde; hemen bir tripler, bir havalanmalar, bir bu kız ciddi düşünüyor benimle davranışları.. Bu ilişkiden soğumanıza neden oluyor. Karşınızdakini sizden soğutuyor. 

Evliliği düşünmüyorsan düşünme zaten evlilikte seni düşünmüyor! Evlilikle ilgili düşüncelerimizi söyledik diye, şaka yaptık diye sanki seninle evlenmeyi düşünüyormuş gibi davranmana gerek yok ki! Acaba sen gercekten evlenilecek bir erkek misin, baba olabilecek misin ya da seni tamamen sevebilecek miyim ben karar verdim mi senin kocam olmana da böyle bir bulunmaz hint kumaşı havaları, bir kendini beğenmişlik, bir odunluk, bir kütüklük.. Agresif hareketler, sertçe tutumlar.. Hayır neden korkuyosun yani, zamanında yediğin darbelerin sonucunu başkaları mı çekmek zorunda..

Biricit; evlenmezsen evlenme yar evlenmezsen evlenme zaten merhem olmazsın sen benim güzel çeyizime..diyerek kahve içmeye gitti..:)

31 Ekim 2013 Perşembe

Beyaz Atlı Prens mi Beyaz Çoraplı Prens mi?


Sinemadan çıkıp çaylarımızı da içtikten, bol bol sohbet ettikten sonra saatin kaç olduğunu unutmuş bir halde koşturarak eve dönmeye çalışırken, ilk metrobüsü kaçırdık. Akbilimi bastım arkamdan kızlar geliyorlar sandım, bir baktım hala akbil çıkarıp geçmeye çalışıyorlar.Tabii o arada ilk metrobüs gitti, arkadaşlarımın popolarını kaldırmamaları yüzünden, belki de o metrobüsün içinde beyaz atlı prensim vardı dedim arkadaşımın kız kardeşine. O da belki de herkese kapak olacak bir söz söyledi ve bu yazım böylece oluştu:) 'bizi beyaz atlı prens bulmaz, bizi bulsa bulsa beyaz çoraplı prens bulur'..

Kız haklı şimdi..:) Nerde beyaz atlı prensler? Beyaz atlı prensler mi kaldı? Nerde akli dengesi yerinde olmayan,kıyıda kenarda köşede kalmış bir arızalı var bizi buluyor,bu devirde beyaz atlı prens falan yok maalesef artık aşkı bilen, değer veren erkekler yok. Ya da beyaz atlı prens diye bize öğretilen birşey yok, evleniyorsunuz beyaz atlı prensinizle ilgili ne hayaller kuruyorsunuz, beyaz çorap yıkıyorsunuz belki de..:) Yıkamayın demiyorum, beyaz çorap giyme de demiyorum ama bir gıdım kadınına değer ver, aşka emek ver, kadınını sev diyorum be kardeşim! Azıcık romantik ol diyorum!

Yazılarını genelde pijamasıyla yazan Pijamalı Biricit; beyaz atlı prens bulamadı beyaz çoraplı prens mi bulacak acaba?